SENSİZLİĞİMDEN
Gittin gideli ilk kez bu gece, buradayken yaşadığın evin önünden geçiyorum tıpkı senin bana geldiğin gibi bu kez ben sana geliyormuşçasına… Evin tüm ışıkları yanıyor, hafif aralık kalmış perdenin aralığından içeriye sızmaya çalışan gözlerim, yokluğunu bile bile seni arıyor… Sonrasında balkona yöneliyor bakışlarım; kapıyı açıp, balkon demirlerine yaslanarak, yüzünden eksilmeyen ve her yanımı aydınlatan o sıcacık gülümsemenle;
“yukarı çıksana, bir bardak çay içelim”
diyen sesinle hayal ediyorum seni, sızlayan yüreğim ve ümidi kırık dökük olmuş bakışlarımla… Bana geldiğin yollarda kalan ayak izlerinin izlerini takip ederek yürüyorum, bu kez senin aksine ben sana geliyormuçasına…
Geri dönüşte aynı yolu kullanmak istemiyorum, yokluğunda seni burada yaşamanın daha fazla canımı acıtmasını istemediğimden... Oysa yüreğim, belki ayak izlerinin izleri kalmış olan bu sokaktan ısrarla tekrar geçmek istiyor bu gece, ben istemesem de… Ve bu cümleleri şu an tekrar evinin önünden pencerenin ışığına bakarak geçerken yazıyorum, bu kez aralık kalan perde kapanmış sadece ışık görülüyor artık hayal etmiyorum az önce hayal ettiklerimi görememiş olmanın kırgınlığından… Şu an yine bu evden, bu sokaktan uzaklaşırken bir kez daha arkama dönüp bakıyorum; pencerendeki ışığa, artık senin yerine başkalarının yaşadığı bu eve… İçimi aydınlatacağı yerde yüreğimi en derin karanlıklara gömüyor bu ışık…
İşte son kez bu duygularla bakıyorum bir zamanlar senin yaşadığın, tüm izlerini bırakıp gittiğin bu yerlere… Beni artık hiçbir zaman çaya davet edemeyeceğini bilmenin acısıyla…
Sonrasında etrafımda havlayan başıboş sokak köpekleri korkutuyor beni tıpkı bana gelirken kim bilir kaç kez seni korkuttukları gibi…Sahiden de çok korkuyorum ama bu kez köpeklerden değil;
Uzaklığından...
Sensizliğimden...
Ve zamanla daha da artan özleminden korkuyorum…